SELİMİYE CAMİ
Lüzinyanlar tarafından St. Sophia Katedrali olarak Gotik
nizamında yapılmış ve Osmanlı Döneminde camiye çevrilmiş bir yapıdır. Sadece Lefkoşa’nın
değil, tüm adanın en görkemli yapısı olarak görülmektedir. Lüzinyan Dönemine
ait azizler listesinde St. Sophia adının bulunmaması itibariyle M.S. VI. YY.
Bizans Döneminde yapılan ve aynı adı taşıyan bir Ortodoks kilisesi üzerine
edildiği öne sürülmektedir.
Lüzinyanların 1192 yılında adaya hakim olmaları üzerine,
Gotik mimarinin Fransa’da doruğa eriştiği bir dönemde Paris’teki Notre Dame
Katedralinin bir benzerinin yerel şartlara uygun bazı değişikliklerle inşa
edilmesine karar verilmesi üzerine, Paris’in ünlü taş ustaları Kıbrıs’a
getirilir ve yerli taş ustalarının da yardımıyla başlanan inşaat ibadet
amacıyla kullanılabilecek kadar tamamlanması üzerine 5.11.1326 tarihinde dini
bir törenle St. Sophia adıyla ibadete açılır. Lüzinyanların baş katedrali
olması itibariyle Lüzinyan Krallarının Kıbrıs Krallık tacını giydikleri içinde
Lüzinyan soylularla bazı kralların gömülü olduğu bir Latin Katedrali olarak
ünlenmiştir. Ancak önce 1373 yıllarındaki Ceneviz akınlarından ve daha sonraki
1491 ile 1547 yıllarındaki iki büyük yer sarsıntısından hayli zarar görmüştür.
Osmanlıların Lefkoşa’yı ele geçirdikleri 9 Eylül 1570 tarihinde
kullanılamayacak derecede harap durumdaydı. Bu nedenle tamir edilmesinin yanı
sıra, binaya 49 metre boyunda iki minare, mihrap, minber eklenmek ve içi de
beyaza boyanmak suretiyle camiye çevrilmiştir.
Kıbrıs II. Sultan Selimin padişahlığı döneminde
fethedildiğinden, caminin adı Kıbrıs Müftüsünün emriyle 13.8.1954 tarihinde
“Selimiye Cami-i” olarak değiştirilmiştir. Ezanın hoparlörle okunmasına ise
12.5.1959 tarihinde başlanmıştır. Selimiye Camisi Osmanlı dönemi boyunca sadece
Lefkoşa’nın değil, tüm adanın da en büyük camisi olarak hizmet vermiştir.
Osmanlı valileri, üst düzey yöneticileri ve kent ileri gelenleri Cuma
namazlarını hep bu camide kılarlardı.
Caminin batısındaki avluya, üzerlerinde rozet bezemeleri bulunan
güney batı ile kuzeybatıdaki kemerli iki ayrı kapıdan girilmektedir. Avlunun
ortasında bir hazne ile şadırvan yer almaktadır. Kesme taş ile mermerden
yapılmış olan on altı köşeli hazne orijinal özelliklerini kısmen de olsa
yitirmiş durumdadır. Haznenin bazı kısımlarında kemerli nişler bulunmaktadır.
Şadırvan üzerindeki motiflerle süslü demirden yapılmış köşk
1909 yılında ve/veya 1903-1909 yılları arasında inşa edilmiştir.
Ana mekenda, ikisi küçük ve biri ise büyük olan üç mihrap
yer almaktadır. Alçıdan yapılmış olan iki basit mihraptan biri güney-doğuda,
diğeri ise güneybatıdadır. En eskisi güney-batıdaki olup Thomas Aqunas Şapelinin
içinde yer almaktadır. Mermer alınlık tablasında 1004 H (1595/96) tarihli bir
yazıt bulunmaktadır. Celi-Nesih ve Ta’lik hat ile yazılan yazıtın mısra araları
bir kuş, bir açık lale ve bir de konca lale kabartmasıyla süslüdür. Üst yarıda
Kuran-ı Kerim’in Ali İmran Suresi’nin otuz dokuzuncu ayeti yazılıdır.
Sultan Abdülaziz’in 1874 yılında Kıbrıs’ı ziyaret edeceği
söylentileri üzerine, Lüzinyan devrine ait doğudaki bir pencere genişletilerek
buraya “Aziziye Kapısı” adı verilen bir kapı yapılmıştır. Bu kapı daha sonra
kadınların camiye girip çıkması amacıyla kullanılmış, en sonunda ise hep
kilitli tutulduğundan işlevini yitirmiştir. Kapıdaki büyük kemerin çerçeve
süslemeleri arasında kalan kısımdaki küçük kemerlerin oluşturduğu nişler
içerisine Abdülaziz’in tuğrası şeklinde bir besmele, eski rüştiye okulunun
güzel yazı öğretmeni “Hattat E’s Seyid Ahmet Şükri Efendi’nin Abdülaziz’i
metheden yazıtı ve iki yanına ise boya bezemeli birer servi motifi eklenmiştir.
Caminin kuzey ile güney köşelerinde yapıya bitişik olarak yükselen kesme taştan
yapılmış 170 basamaklı minare bulunmaktadır.